27 Haziran 2010 Pazar

Sanat formlarında zaman unsuru

Dün İstiklal caddesinde yürürken bomboş bir yan sokak gördüm...Bir cumartesi akşamüstü caddenin o inanılmaz kargaşası ve kalaballığında debelenirken bomboş,sessiz, gün batımının sıcak ışığının cephelere yansımasını uzun uzun seyredebilecek kadar huzurlu bir Pera sokağıyla tanışmak inanılmaz bir şaşkınlık uyandırıyor...Sonra bu sevinç içinde, bu duyguları ifade etmenin yöntemlerini düşünerek devam ettim...Böyle sıradan ama etkileyici bir deneyimi ifade etmenin en güzel sanat dallı hangisiydi acaba? Mutlaka sinema...En güzel dalı değil ama en direk formu sinemadır...Çünkü bir film şeklinde yaşanmışlıkları organize ederek kaydedip bir başkasına hissettirebiliriz...Sebep ise bu duygu zamana dayalı bir etkinlikten doğmuştu: o issiz sokaktan haz alabilmek için önce İstiklal'in kargaşasını yaşamak gerekiyordu...Öyleyse Sinema, Müzik, Dans ve Edebiyat gibi Zaman'ı da bir araç olarak kullanan sanat dalları bu tür deneyimleri daha yalın halde, kaydedilmişe daha konform halde ifade edebilir...Oysa Resim ve Heykel Zaman'ı araç olarak kullanamaz, bu sanat dalları statiktir, zaman içinde yaşanmışlıkları ancak soyutlayarak ifade edebilir, elbet bir resimde de yukarıdaki olay ifade edilebilir ama bunun için soyutlama devreye girer...Dolayısıyla Resim ve Heykelde böyle zamana dayalı bir olayın ifadesi iki kez ''process'' edilmiş olur...