26 Eylül 2009 Cumartesi

İstanbul Mimarisinin tavrı ve İstanbullunun tavrı


Modern toplumun bireyselleşmesiyle paralel bir şekilde modern şehirlerin binalarının da bireyselleşmiş olması bir gerçek.Artık ne Paris'teki Rivoli caddesindeki gibi bir örnek,aynı hizada dizilmiş binalar var ne de Saint Petersbourg'un ''mükkemmel sokağı'' Rossi sokağı gibi sokağın barındırdığı binalar bir bütünmüşcesine aynı...Bu demek değildirki yeni,''bireysel binaların'' şekillendirdiği sokaklar çirkin,her ne kadar her biri de bir '' birey'' olarak kişiliğini görünüşüne yansıtsa,farklılıklarını savunup kendi çizgisini korusa da birbirine saygılı olarak özgürlüklerini ifade eden binalar topluluğu da vardır.Mesela New York'taki 5th avenue,çünkü her ne kadar her bir bina bireyselliği ortaya koysada sokak olarak bir bütün olduğunun farkında.Renk,üslup ve hareket olarak kendine özgü bir anlayışı da olsa çevresine saygılı bir şekilde seçimerini bütünlüğe uyum sağlayacak bir şekilde yapıyor.
Yukarıdaki fotoğraf İstanbul,Lüleci Hendek sokağında çekilmiştir.Bu bina da şizofren olmalı.Her türlü üslup,doku,harekete yaptığı göndermelerle karakterindeki kararsızlık belkide böyle kötü yorumlanmayıp kültürünün zenginliğinin verdiği,her birinin birbirinden değerli olmasının kararsızlığını gösteriyor olabilir ama bu meyilleri süzüp bir bütün haline getirmekte şarttır.Yoksa bu iş görüşmesine giderken hem ciddi hem sempatik gözükmek için chanel tailleur'ün altına marc jacobs 'n fare şeklindeki babetlerini giymeye benzer.Ancak İstanbulun sokaklarındaki kargaşa bu Lüleci Hendek sokağındaki kararsız binanın durumundaki kadar naif bir sebep değil.İstanbul sokaklarını oluşturan binaların uyumsuzluğu tabelaların rengarenk,üst üste,alt alta haline bakılınca daha iyi anlaşılıyor:Bu şehrin karmaşasının sebebi bireyselliğin haykırılmasından çok saygısızlığı:Bir bina gibi somut bir şekilde kendini ifade edebilen gücünü,fikirlerini ortaya koyarken başkalarınınkini hiçe sayıp,eğer onlar kendine uymazsa önlerini kapatıp,gerekirse bir adım ötesinde durarak sokağın karakterini kendi vermeye çalışıyor.Yan tarafta çalan müziği beğenmeyip kıstıramayınca kendi hoşlandığı müziği sonuna kadar açıp bastırmaya çalışan kişilerin binaları bunlar.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Burhan Doğançay




<>Doğançay Duvarları,Duran Ofset 1993.Etkileyici tekniğiyle duvarları tuvallere taşıyan sanatçı,iyi bir fotoğrafçı gibi,seyirciyi günlük görsel alanındakilerin estetiğine dikkatleri çekiyor.Yüzeylerdeki farklı dokuların örtüşmesi,tesadüfi renk ve kompozisyon uyumlarını sanatçının süzgecinden geçmiş halini yaşamak Doğançay Müzesinde mümkün.(Balo sokak 42,Beyoğlu)

13 Eylül 2009 Pazar

Yüksel Arslan Santralistanbulda!





Bienale Santralistanbulda,Yüksel Arslan sergisiyle başladım...Arslan'ın arture'lerinden özellikle iç mekan çizimleri dikkatimi çekti...Fakirliği yaşamış olan bu sanatçı,yoksul bir ailenin oturma odasını resmederken yüzeyleri yakıt,elektrik,su... faturaları ile kaplamış...Fakirliğin atmosferini hissettirmek için odanın yüzey malzemeleri ve mobilyalarında eskiliği,ucuzluğu resmetmeye çalışmaktan çok daha etkili olmuş bu yöntem.Giderlerin hesaplı kullanıldığı bir evde faturaların baskısını ''duvarlar üstümüze üstümüze gelircesine'' hissetmezmiyiz?Eskimiş faturaların maddesi,Ucuz,eskimiş kağıt,yoksul bir evin sembol maddesi gibi değilmidir?
Şizofrenler serisindeki iç mekanlarda kullandığı geometrik ve grafik etkisi olan koyulu-açıklı fayans zeminler şizofrenlerin zıt kişiliklerini,takıntılarını hissetmemize,ikinci resimdeki mekandaki duvardakiler ise bu düzene tamamen kontrast bir kişiliği temsil edercesine gelgitli kişilik temasını bu mekanda hissettiriyor.


11 Eylül 2009 Cuma

Mükemmel ergonomik tasarım ekolojik tasarımmıdır?



Ergonomik tasarım endüstriyelleşmiş toplumlarda verimliliği arttırmak,aynı toplumda paralelinde gelişen insan haklarını koruması altındaki çalışanların sağlığını korumak amacıyla sürekli olarak gelişen bir çalışma alanıdır.


MST(multiskeletal troubles) sakatlanmalarının bir çoğunu engelleyebilecek önlemler bu araştırmalar sayesinde alınmıştır.Dolayısıyla iş verimliliği de artmıştır.Ayrıca Taylorizmin endüstriyel toplumlara kattığı verimlilik işçilerin çalışırken ergonomi problemleri dolayısıyla zaman kaybetmesini engelledi.Bunu eleştirerek en güzel anlatılan hali Charlie Chaplin'in Modern Zamanlar adlı filmidir.


Ancak ergonomi geliştikçe anladıkki sadece iş yerinde değil,evlerde,günlük hayatta da gereklidir ergonomi.Özellikle ev kazalarına karşın,ev işlerini pratikleştirmeye,engelli,yaşlı,vbgibiler için kolaylık sağlamaya.Kısacası ergonomi daha konforlu ve sağlıklı bir hayatı toplumun 99% 'a vaat ediyor.


Öte yandan ekolojiye saygılı bir tasarımın biosfer için ne kadar önemli olduğunu savunanlar doğayla barışık yaşamamızın önemini,aksi takdirde iklimsel değişimlerin,faunanın bozulmasının,türlerinin yok olmasının sağlığımız üzerinde negatif etkilerde bulunacağını,hatta soyumuzun yok olmasını bile getirebileceğini gösteriyor.Ayrıca tabiata saygılı bir şekilde tasarlanmış alanlarda yaşamanın bizi nasıl etkilediğini gösteriyorlar:doğal malzeme kullanımının radyasyon ve elektrik biriktirmeye karşı olduğunu,kimyasal maddelerin yüzeylerde kullanılmasının kanserojen etkilerden uzak tuttuğunu ve bunun gibi bir sürü örnek doğal yaşamanın bizi nasıl sağlıklı kıldığını kanıtlıyor.Bu örneklere son olarak eklenen çarpıcı örnek ise ''massai barefoot technology'' olarak çıplak ayak yürümeyi taklit eden ayakkabılar.Son zamanlarda trend haline gelen çıplak ayak yürümenin çok daha sağlıklı olduğu,kasların daha iyi çalıştırdığı iddia ediliyor.Demekki çıplak ayak yürümek,doğamıza uygundavranmak ayak konusunsaki en ergonomik seçim.


Sağlığımız için en uygun seçim olan ekolojik tasarımdır çünkü zararlı kimyasallar içermez,belki tahta bir tezgah corient kadar hijyenik değildir ama ufak tefek mikroplarla savaşmak bağışıklık sistemimizi geliştirir..Yapay aydınlatmalar günümüzde kaçınılmazdır ama gün ışığına göre yaşamak biyolojik ritmimizle daha uyumludur.Hiçbir yatak kumun vücudumuzu kavradığı kadar iyi kavramaz;Platon'un 3 yatak teorisinde dediği gibi taklit gerçekten uzaktır ve öz kadar başarılı olamaz.Marangozun yatağı ''yatak'' fikrindeki mikkemeliyeti başaramaz,ressamın çizdiği yatak ise marangozun yatağındanda kusurludur.Aslında yatak fikri de rahat(mesela kum yığını) bir yüzeyin taklididir.Tıpkı evin mağaranın taklidi olduğu gibi.Düşünen bir hayvan olarak tabiatın bize verdiklerini kendimize uyarlayacağız ama daha ergonomik yaşamak için onu bozmadan ve fazla uzaklaşmadan.

10 Eylül 2009 Perşembe

Louis Vuitton,Via Condotti

Roma'daki via condotti Louis Vuitton mağazasinin merdivenlerinde muhteşem bir optik ilüzyon kullanılıyor!
Vitrininin odak noktası olan bu merdivenlerin her bir basamağına plasma ekran yerleştirilmiş.Bazen basamaklar çekmece gibi çekilip uzuyor,çıkıyor ve bir louis vuitton çantasına dönüşüyor,bazen merdivenler çöldeki hareketli bir kum yığınına benziyor.Vitrinden bakan için bu merdivenlerden çıkmak Alice harikalar diyarındaki kuyudan düşmek gibi bir macera olarak algılanıyor ancak merdivenler son derece tehlikesiz çünkü basamaklar taş kaplama ve ilüzyonlar merdiveni kullanırken rahatsız etmiyor.Batman deki penguenin ilüzyonu gibi yoldan geçenleri adeta hipnotize edercesine çeken bu tasarım Mimar Peter Marino'ya ait.

Ankarada bir rock bar kalıntısı....


Eskiden Ankara Tunalı Hilmi'nin sonunda bulunan bu rock bar artık yıkılmış,yeni bir kimlik edinmek için kılık değiştiriyor...Yıllarca rock kültürünü barındıran bu mekan yok olurken ironik bir şekilde ''trash'' karakterini daha saf,daha gerçek bir şekilde yaşıyor...Eskiden işçileri zehirleyen binbir çeşit kimyasalla eskitilmiş pahalı jeanleri andıran yer şimdi nerde yaşadığı belirsiz bir punkın günlerce üzerinden çıkartmadığı lime lime olmuş jeanine dönmüş...

360İstanbul kadınlar tuvaleti



Uras&Dilekci mimarlık tarafından tasarlanmış olan 360İstanbulun kadınlar tuvaletinin loş ışığının,kırmızısının tonunun,aynalarının ilüzyonlarının yarattığı seksi ve feminen atmosferi büyük yaratıcılıkla tamamlayan detay kapılardaki çanta asacağının topuklu ayakkabı topuğunu çağırıştıran formu!Kadınlığın simgesi haline gelen bir formu çok ince bir detayda kullanarak tasarımcı bilinçaltımızı kamçılayarak bu kadınsı atmosferi bize 360İstanbulun kadınlar tuvaletinde yaşatıyor!...